İçindekiler
Hangi donanım ne iş yapar?
Bilgisayar parçaları nasıl çalışır? Ne iş yapar?
Bir bilgisayarın amacı görüntü ve ses işlemek ve matematiksel işlemler yapmaktır.
Bunun için parçalar kendi görevlerine göre farklılaşıyor. Bu yazıda, bilgisayarı oluşturan parçaları ve Türkçe karşılıklarını anlatacağım.
Kendiniz kasa toplamak için bu bilgilere ihtiyacınız var. Neyi alacağınızı seçmek ve karar vermek en karmaşık konu.
Bu yazı bilmeyenler için kasa toplamayı ve parça, donanım seçmeyi kolaylaştırmak için yazıldı.
Haydi başlayalım o halde.
Görevine göre bilgisayar parçaları
Matematik işlemlerini yapmak için işlemciler (CPU ve GPU)

CPU ne işe yarar?
Central Processing Unit yani Merkezi İşlem Birimi demek.
Bu parça programları çalıştırır (kodu işler) ve veriyi alır, işler ve sonucu bulur. Aynı zamanda ilgili yerlere doğru bilginin gitmesini sağlar. Mesela ses sinyalini ses kartına göndermek gibi. Yapısı itibarıyla her türlü işlemi yapabilir ve aynı anda farklı işlemleri yürütebilir. Aynı zamanda saniyedeki işlem hızı yüksektir.
GPU
Graphical Processing Unit yani Grafik, Görsel İşlem Birimi.
Bu da CPU gibi milyonlarca transistörden oluşur ama belirli işlerde uzmanlaşmıştır (hızı belirli hesaplar için iyidir, CPU gibi her şeyde çok hızlı değildir).
Hafıza
Bilgisayardaki işlerin yapımı için gerekli verileri tutmakta kullanılır.
RAM ne işe yarar?
Random Access Memory yani Rasgele Erişimli Hafıza. Aynı anda çok sayıda yazma ve okuma için uygundur. Mesela Word açıyorsun, sürücüdeki (HDD, SSD) Word.exe programı okunur, kodlar (program) çalışmaya başlar ve RAM’e yazılmaya başlar. Neden? Çünkü açtığına göre kullanacaksın Word’ü, o zaman RAM’e yazılır.
RAM’ın olayı, bilgisayardaki en hızlı okuma/yazma yeri olmasıdır. Çalışan her program canlı (kullanılan) parçasını RAM’de tutar ki sana hızlı cevap verebilirsin (çünkü kullanıyorsun).
İşletim sistemi RAM’i gözler ve hem dolu hem de boş tutmaya çalışır. Şimdi: “Bu da ne demek?” diyeceksin, haklısın. Dolu tutmaya çalışır zira programların hızlı çalışmasını istersin. Boş tutmaya çalışır ki şişmesin. Mesela Word açık ama onu aşağıya indirdin, bir diğer açık olan Firefox’u açtın. sistem, Word’ü bir sonraki en hızlı hafıza aracı olan SSD’ye yazar ve yeni işler için RAM’de alan açar. Firefox ile işin bitti, tekrar Word penceresini açtın, diske yazdığı veriyi tekrar RAM’e taşır ki Word hızlı çalışsın. Word’ü kapayınca da RAM’deki verisini siler.
Bu yüzden yüksek RAM iyidir. Ne kadar geniş olursa, aynı anda o kadar veri tutabilir çünkü. Aynı anda açık her şeyi tutarsa her şey anlık hazır olur.

VRAM, Video RAM yani ekran kartının RAM’i
Ekran kartında o kadar yoğun veri o kadar hesap yapılır ki, GPU’nun kendi RAM’i olur. Aynı zamanda çok hızlı olması istenir. Bu yüzden mesela RAM’i DDR4 bir sistemde çoğu zaman DDR5’li bir GPU olur.
Bazı ekran kartları sistemin RAM’ini de kullanabilir şekilde yapılır. Kendinde 2GB VRAM vardır örneğin ama 2GB da sistemin RAM’i ni kullanır. Buna paylaşımlı ekran kartı diyoruz. Intel HD Graphics serisi kartlar böyledir mesela.
Geldik HDD/SSD’ye
Veriyi anlık kullanmak RAM’in işi demiştik. Uzun zaman saklamak için de HDD/SSD kullanılır. Sürücülerin olayı elektrik kesilse de bilgiyi tutmasıdır. Bu yönüyle RAM’den ayrılırlar.
Alanları çok daha geniştir ama okuma ve yazma hızları RAM’e göre düşüktür.
HDD bir önceki nesildir, günümüzde SSD yaygın. SSD’de fiziksel hareketli parça yok, elektronik olarak çalışıyor. Bu yüzden daha az elektrik tüketir ve çalışırken darbeye daha dayanıklı. HDD’lerde 5400/7200 devir çeviren diskler var. O hızda dönen bir şeye vurursan tabii ki zarar görmesi normal.
İşletim sistemi (İS/OS)
Şimdi veriyi disklerden aldık, RAM’e attık. Word’den gidelim. Word çalışınca ne olacak? Bir pencere gelecek değil mi?
İşte CPU programı çalıştırır, görüntünün ne olacağını belirler (pencerenin sağında x olacak, o x Word’ü kapamaya yarayacak gibi).

Bu görsel kısmı yollar sistemdeki görüntü oluşturma donanımına: yani GPU’ya.
Aynı anda Word: “Ben hata olursa şu dosyadaki sesi çalacağım.” der. Hah, o da ses kartının verisi işte.
Yani CPU neyi nereye yollayacağını bilir ve eşgüdümü sağlar.
Word’deki dosyanı kayıt edeceğin zamanda hangi disk’e yazacağını sorar ve ilgili diske yazar veriyi.
Şimdi bunların hepsini yapan ana program da: İşletim sistemi (İS), yani Windows ya da linuks. Bu yüzden biz en önce işletim sistemi kuruyoruz bilgisayara.

Sürücüler
İS, ilk kurulumda donanımların tümünü tanımlıyor ve sürücülerini kuruyor. Sürücüler, İS için önemli zira o donanımın neyi nasıl alıp, işleyip, yollayacağını söylüyor İS’ye. “Bu bu bu işleri bu donanım alır, bu şekilde alır, işletim sistemi ile şöyle konuşur.” gibi bilgiler yani sürücüler.
Ana kart
Şimdi bu donanımların hepsini takacak yer lazım bize. O da ana kart. Ses kartı, ekran kartı vs. derken en büyük karta takıyoruz her şeyi. Elektriği de ana karta veriyoruz, o veriyi dağıttığı gibi elektriği de dağıtıyor her şeye.
BIOS nedir?
Basic Input Output Sistem yani Temel Giriş Çıkış Bileşkesi demek. Anakart üzerinde bulunur. elektrik verdiğimizde ilk çalışan bölümdür.
Bileşke, sistemin Türkçesi. Mesela işletim bileşkesi deyince daha iyi anlıyoruz zira İşletim Sisteminden daha iyi anlamamızı sağlıyor bileşke kelimesi bize. Bileşke zira “çok parçalı ya da aynı anda çalışan birden fazla bileşen” anlamını bileşke ile daha net anlıyoruz.
Mesela fren bileşkesi: fren yapmak için bir arada çalışan bileşenlerin tümü.
Bunu önemsiyorum zira Türkçesini bilirseniz, kafanız çok daha çözer her şeyi. Sistem deyin ama Türkçesini de mutlaka öğrenin.
BIOS’da kalmıştık.
Temel giriş çıkış bileşkesi İS’den önce çalışır ve her açılışta donanımı tarar: “Şu, şu, şu var, a-ha klavye yok ben İS yüklenmeden bunu ekrana yazayım çünkü sonra sorun çıkar.” der mesela.
Ya da RAM bulamazsa: “Ulen bu sistem RAM’siz nasıl çalışacak? Ben en iyisi düdük çalayım!” der 🙂
Temel giriş çıkış kontrolü tamamsa başlar İS’yi yüklemeye.
Bu yüzden sorun çıktığında önce BIOS’a gidip bakıyoruz, BIOS görüyor mu diye. Hata/bozukluk varsa ilk BIOS görür çünkü. O görecek ki gerisi gelsin 🙂
Isı yönetimi

Çalışan her parça ısı üretir. Çalışan her şey belirli bir ısı aralığında çalışmak için üretilir sanayi ürünlerinde. Fanlar bu ısıyı kontrol etmek için en pratik yol. Zira basit, az parçalı ve hava bedava.
Üfleme yetmezse, soğutma verimliliğini arttırmak için: ısı çekicileri ve dağıtıcıları devreye girer. CPU üzerindeki büyük metal parça, işlemcinin ısısını üzerine çeker. Sen o büyük parçaya üflersin çünkü o parçanın çok büyük yüzey alanı vardır. Doğrudan CPU üzerine üflesen 5×5 cm alana üfleyeceksin.

Ama bu parçada mavi yüzeylerin arasından yani çok daha büyük bir alandan ısı alıyor hava.
Şimdi işlemcinin üstü düz, bu parçanın da alt düz. Şimdi biz ısıyı alttan çekmesi için ne istiyoruz?
Tam öpsün bunlar birbirini ki ısı yukarı rahat çıksın.
İşte o da termal (yani “ısıl”) macunun işi. İki parça birbirini öpünce bile arada boşluk varsa macun o boşluğu dolduruyor. Isı daha iyi yukarı geçiyor kısacası.
Bilgisayar toplarken neye dikkat edeceğiz?
Uyumluluk.
- Mesela sen AM5 girişli bir işlemci alacaksın. Anakartından o işlemcinin yuvası olsun ki takabilesin.
- Mesela m2 diskler daha hızlı, onu alacaksın, ana kartında m2 yuvası olmalı.
- Mesela DDR5 RAM istiyorsun? O zaman DDR5 destekleyen bir ana kart alacaksın.
Bunun için en çok parayı ana karta harcayacağız.
Çünkü bilgisayarımızı ileride yükseltmek istersek bizi sınırlayacak tek şey ana kart. DDR5 destekleyen bir mainboard DDR4’e de uyumludur.
Ama DDR4 bir ana karta DDR5 takamazsın…
Bunun dışında diğer uyumluluk sorunları çözülmüş durumda. BIOS ve Windows standartları oturduğu için artık, bilinen her marka, bir PC sisteminde sorunsuz ve diğer her şeyle uyumlu çalışır.
Umarım açıklayıcı olmuştur.
Bir yanıt yazın